Sektörel siyaset

Published on 8 May 2025 at 01:27

 

Siyaset her alanda olduğu gibi bizim mesleğimizde de aktif rol oynamaktadır. Her ne kadar mesleğimiz görsel sanat ve bakımla ilgili olsa da biz esnafların bir düzene ihtiyacımız olmaktadır.

Müşteri ilişkileri, ekip yönetimi, salon düzeni gibi bir çok meseleyi kendimiz halledebiliriz. Fakat ülkesel ve küresel durumlarda; mesela  vergi, denetim ve mali işlerde, personel yasal hakları ve esnaf hakları gibi direkt olarak siyasi mercilerin çözmesi gereken, kanun ve kural içeren durumlarda odaların sorumlulukları devreye girmekte. Kuaför esnafına hizmet amaçlı kurulmuş esnaf ve sanatkarlar odası bize aracılık yapan bir kurumdur ve yönetimdeki mercilerle bizim adımıza iletişim içinde olurlar. Bize sözcülük yapan bu kurumlara güvenerek, haklarımızı aramaları adına belli bir aidat ödenmektedir. Buda şu anlama gelmektedir;  iş yeri içindeki yönetimimizin kontrolünü nasıl yapıyorsak ve denetliyorsak aynı şekilde meslek odalarınında bizim adımıza neler yaptıklarını yada yapmadıklarını kontrol etmemiz gerekmektiğidir.

Demek oluyorki bu durumda siyasetin içinde olmasakta isyasetle yakınız ve kuralları, düzeni irdelemezsek isteklerimizi dile getirmezsek, haklarımızı aramazsak politik darbelere ve ezilmelere uğramakla yüzyüze gelebiliriz.

Ülkemiz gelişim içinde olduğu kadar değişimlere de uğramaktadır. Mesela insan haklarının küreselleşmesi için dünyaya ayak uydurma, aynı dilde konuşma politikası rüzgarları esmekte. Bunun iyi yanlarının olduğu kadar ayak uyduramama durumlarında bazı ciddi sorunlarıda beraberinde getirmektedir.

Mesela işçi hakları yasası gibi sendikalaşmış ve işverenlere bir nevi cephe olan kuruluşlar var. Ülkemizde de yaygınlaşmış bu tür sendikalar her ne kadar işçi haklarını savunuyor olsalarda, işveren haklarını gözardı edebilmekteler. Avrupa ülkelerinde de bu konu işverenleri aşırı yıpratılmakta ve işçi hakları gereği esnafların haksızlıklara uğratılması söz konusudur. Örnek vermek gerekirse, sigortalı çalıştırılan bir elemanın  hastalık yapma durumunda  2 sene boyunca hasta kalana çalışmadan işveren tarafından maaşları ödenme zorunluluğu gibi. Bu nedenle çoğu işveren hastalık sigortası yaptırmakta ve bir miktar risk payı belirlenmektedir. Bu durum malesef çoğu eleman tarafından kötüye kullanılıp gereksiz hastalık yapmalara ve hatta piskolojik hastalıklar uydurarak uzun süre çalışamama nedenleriyle işvereni zarara uğratmaktadır. Çoğu çalışan da hastalık anında kaçak işler yaparak kendilerine haksız kazanç sağlamaktalar ve bunun kontrolü olmayacağı gibi bir işverenin elemanını takibe alma yasağı dahi olmaktadır. Veya başta sözlü anlaşma yapılıp, yazılı herhangi bir beyan olmadığından çalışanın işverenini hukuki yollarla zor durumda bırakabilmesi gibi.

Esnafın ciddi  yatırımlar yaparak, emek vererek bir araya getirdiği işyeri için eğer önlemler alınmaz ise bir kaç suistimalci tarafından vurguna uğratıması içten değil. Farzedin ki elemanınız hakkında hiç bir yazılı beyan veya tutanağınız yok ve maaş bodroları imzasız, izin takibi beyan edilmemiş. Böyle durumlarda elemanınızın küçük bir anlaşmazlıkta sizi dava edebilir, ödendiği halde beyansız meseleler yüzünden boyunuzu aşan miktarları çalışanına ödemekle yüzyüze bırakılabilirsiniz ki bu örneği yaşayan meslektaşlar var aramızda.

Bu tür kurallar bizim ülkemizdede uygulanmaya konulmuş durumda veya tasarı halinde ve  bu konuda bilgi sahibi olmayan bir çok işveren madur duruma düşerülebilmekle yüz yüze. 

Çalışanlarıyla problem yaşamayacağını düşünen ve benim başıma gelmez diyen herkes bu yazıyı okuyup, ciddiye almalı diye düşünüyorum.

Bunların  yanısıra ülkemiz avrupayamı dayalı politika yapıyor yada arap ülkeleri ilemi ittifak içinda bilinmez, fakat değişime hazırlıklı olmak şarttır. Bunu daha önceleri sosyal medyada dile getirdim, fakat ”esnaf adamın siyasetle işi olmaz” gibi deyimlerle karşılaştım. 

Düşünün ki ülkemizin rejimi değiştiriliyor-ki olası bir gözlem- daha şimdiden kadın erkek ayrımı ve haremlik selamlık ortamlar hazırlanır durumda ve bizim mesleğimiz gibi daha çok erkek egemen bir meslekte erkek meslektaşların bu işte arka pilanlarda kalması ve daha da kötüsü bu mesleği bırakma gibi durumları olabilir. Bu bir çok işverenin zarara uğratılması ve bu meslekle alakalı bütün sektörlere darbe olabilir demektir.

”Bizim ülkemizde olmaz” diyen bazı arap ülkelerinde Kadın erkeğin bir arada kesinlikle bulunmaması sağlanmış ve ailen dahi olsa bir kadın bir erkeğe elini dahi uzatamaz hale getirilmiştir.

Mesela Afganistan da ve İran da kalıcı makyaj, dövme ve pircing gibi hizmetlerin yapılması kesinlikle yasaklatılmıştır. Yapanlar ve yaptıranlar ağır suçlarla itam edilmiş ve çoğu ağır dayaklara ve cezalara çarptırılmışlardır.

İster avrupaya uyum yasası olsun ister arap rejimi olsun her iki durumdada bizlerin siyasetle alakalı olmaması gibi bir durum söz konusu olamaz. Ticaret ve meslek odaları ile sürekli iletişim içinde olup her türlü çıkarlarımızı hem vatandaş hemde esnaf olarak gözetmek zorunda olduğumuzu unutmayalım.

Önemli sorunlardan bir diğeri de emek esnafının, yani sanatıyla ve el emeğiyle kazandığı geliririnin büyük bir kısmını vergi olarak ödemek zorunda kalışıdır. Gelişen ülke şartlarında bu vergiler esnafın korkulu rüyası haline gelmiş ve çoğu esnaf borçlu konuma düşürülmüştür. Avrupa ülkelerinin çoğunda emek esnafına çifte standart getirilmiş , satıştan elde edilen kazancın vergisi örneğin; %21 iken el emeğinin vergisi %6 ya indirilmiştir. Bu sayede esnaf nefes almış ve hatta işsiz insanlara istihdam sağlanmıştır.

Yasalar her ne kadar devlet tarafından uygulansa da, bireylerin buna müdehale hakları vardır. Belki bir ses duyulmaz ama hepimiz birlik olursak sesimizi duyurmamız daha kolay olacaktır.

Sakın unutmayın, sizde ”Hak verilmez alınır” diyorsanız, Haydi siyasete………..

 

 

 

Add comment

Comments

There are no comments yet.

Create Your Own Website With JouwWeb