Toplumu ve çevreyi kapsayan temizlik olgusudur hijyen.
Bu konu hepimizi yakından ilgilendir ki, umuyorum kuaförler olarak dikkate alıp okuma zahmetinde bulunursunuz.
Bilindiği üzere, kuaförlük sektöründe her türlü kimyasallarla çalışmaktayız. Kullandığımız şampuanlardan tutun da açıcılar, boyalar ve attığımız atıklara kadar doğaya, insan yaşamına ve sularımıza etki eden zararlı maddeleri nasıl kullanmamız ve depolamamız gerektiğini bilmemiz gerekiyor.
Aslında böyle önemli bir konu sadece biz kuaförleri değil; bireysel, toplumsal ve en önemlisi belediyeler olarak hepimizi ilgilendirmektedir.
Peki bu konunun bizi neden bu kadar ilgilendirmesi gerekiyor?
Bir kuaför salonunda giriş kapısından tutun da ellerimizi kullandığımız, dokunduğumuz her alana kimyasalları bulaştırmaktayız. Boya, perma, röfle gibi işlemleri yaparken ve bunları saçlardan arıtırken ne kadar ürün kullanıyorsunuz? Su ile akıtılan bu ürünler nereye gidiyor, müşterimizin saçında bu kimyasalları iyi arıtmazsak neler olur, eldiven kullanmazsak bu işlemleri yaparken ellerimiz ne hale gelir, takılarımız ve yüzüklerimizi çıkarmasak ne tür cilt hastalıkları ile karşılaşırız, çöpe atılan kimyasalların ambalajları doğaya ne gibi zararlar verir, kullandığımız havlular ve önlükler hangi aralıklarla yıkanıyor, ne sıklıkta temizlik yapmak gerekir?
Kendi kişisel görünümümüze ve temizliğimize ne kadar önem veriyorsak, sosyal hijyene de aynı şekilde odaklanmamız gerekiyor. Düşünün ki; dışarıya yıkanmadan asılan havlular ne kadar hijnenik? Ya da kimyasallar ve şampuanlar, krem atıklarından reçineleşmiş yıkama setlerinde müşteri ağırlanabilir mi? Fön fırçalarını kişiden kişiye rahatlıkla kullanabilmemiz için neler yapmamız gerekiyor?
Kısacası; bu yazımı okuduktan sonra salonunuza şöyle bir göz atın ve unutmayın; salonlarımız -her alanı dahil olmak üzere- umumi alanlardır ve en az evimiz kadar temizliğine önem vermeliyiz.
Gülgün Biçerel Uysal
Add comment
Comments